"Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye sahip bulunamıyordu.""Taha-89
Kim varsa fark etmez.
Karşıdakini yok edinceye kadar savaşır, son damlasına kadar. Savaşacaktır da.
Tutunacak doğru düzgün bir yeri olsaydı ne kadar tutunmaya çalışırdı başkasına.
Hakk bilir ama belirlemez; kul bilmediğinden belirlemeye kalkar işte. Vazgeçse de
güçsüzlüğünden, belirlediğini düşünse de… yorulur bir de utanmadan yorulur. Taş
taşımıştır, haklıdır sanki ama taş taş üstüne koyamamıştır. Yok edinceye kadar
savaşır. Halbuki kendini yok etseydi bir kere de? Yok oluşunu bile göstermek
ister en iyi ihtimalle, yok olduğunu gösterince yok olur gibi düşünür. Büyük oyun’dur
bu. Nefs’tendir… Cahil idrak’im öyle söylüyor. Dokunmak ister, aslında yakmak
için. Yaktıkça güçlü olduğunu hisseder. Güçlü olmak içindir. Tanrı koltuğu
ister. Güçlü olmak içindir. Yok, değil ama. Ne güçlü olabilmiştir ne bir damla
huzuru. Bekçiler diker bahçelerine, dünya cenneti derdindedir elbet, ama
bekçilerden korkar zamanla. Anlar, anlar anlamasına da yetmeyecektir muhakkak. Ama
göremez. Arpa soğanları göremez. Güçle gelmez huzur. Birini yakarak yalnızca
birisini yanmış kılar. Ateşin o kızgınlığını hissetmek iyi gelir. Sönünceye kadardır
elbet. Koşmak ister ama elbet yokuşlar olmamalı der önce. Niye? Ah bilseydi
korkardı elbet. En önemli olmaya kalkar daha da önemsizleştirir belki bu. Bir önemi
kalmamıştır ki aslında önemsizleşmeyi bilmedikten sonra. Önem arar sonra. Yeni insanlardan,
yeni kitaplardan ve yeni imanlardan… Zaten olanı bilmezse neyi bulur? Bilemem…
Bilmemek yok der. Bilmese der miydi? Soru değil; cevap derdine düşmüştür muhakkak.
İkisi de bilmeden gelir halbuki… Önce razı olması gerektiğini bilmeden razı olunmaya
kalkar. Ben seni acıtıyorum der. Senden gelen acıya eyvallah demesi zor gelir. Bilse
değişir mi? Bilemem… Karşıdakini yok etmeye çalışır sonuçta. Kendi sınırsızlığını
bulamayan, karşıdakini sınırlar muhakkak. Bir Hırka görülmeyene hediye edilir. Sınırsızlar
meclisidir, Hırka gider Muhabbet kalır. Ya da Muhabbet göçerken Hırka’ya
sarılmanın anlamı nedir ki. Kıskançlık günahtır. Korku günahsızdır. Ne’den
korktuğun üzerindeki belirlenimcilik ( reason) yapar günahı. Cehennem mi?
Belirlenimcilik belası… Ka’lu Bela… yanlışımı düzelteyim: ente
subhaneke! Hala sus'amaz, insanlığa susayamaz... Hala sev'er, değildir ümitsizlik dergahı burası... önce Adem sonra Adam olur. Belki kim bilir susar o zaman? ( cahilin sözleridir, üzerinde durulmamasına susamıştır, sonrasında susmuştur)