Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


6 Kasım 2012 Salı

Ruhu diriler bilemez, ölmeye hazır mısın?*



"Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez.." (Necm-28)


İnsandır bu, zamana boyun eğer, bir zamanlar hep varken, zaman'la hiçleşir hep olmak için. Ama ne kadar bilir bunu? Zaman bir zincirdir İnsan'a hep. ve bir zincir küçük halkaları sayesinde büyük şeylere hareket imkanı sağlar özgürlüğünü habersizce çalabilmek adına. Zaman hiç olmasaydı özgür olabilirdik, zaman daha sert hissettirseydi kendini, kendimizi kandırmak için uğraşlar bulmazdık. Bir ağaç meyve verirken tohumundan yetişecek bir fidanın öleceğini hesaba katmazdı. Eğer "hiç olma" korkusunu da hissetmese meyve de vermezdi.

Elbet vardır zincirden kurtulmasını bilen fakat bilmeyen de çaresiz değildir. bunun için zincirin tuttuğu tenden çıkmak gerekir. Yalnızca ölünce zincirler bir anlam ifade etmez ve özgürlüğünü bulursun. bu yüzden gerçeğin kapısıdır ölüm ama giriş ücreti tenden kurtulmaktır ancak. "ölmeden ölmek", parası olmadan girmek için çırpınanlara has bir ayrıcalıktır bu yüzden.

Ölüm anında dahi neslinin devamını bilinçsizce sağlama çabası insanın(beden olarak insan) belki de zaman'a karşı takındığı bir isyandır. İster istemez ölümsüzlüğü isteriz fakat ölüm de ölümsüzlük kadar gerçektir, bu yüzden zamandan kurtulmak biraz pahalıdır.

"ölmeden ölmek" meselesine devam edecek olursak, bu kalıpta bulunan aynı kelimenin iki farklı anlamını görmeden anlamak boşuna uğraş olur. ilk "ölüm", tenni bir ölüm olmasına rağmen ikinci "ölüm" kelimesi "varlığın hiçleştirilerek var'ın bulunması"dır. bu yüzden biz buna "ölmeden olmak" ya da "ölmeden yok olmak" diyebiliriz. buradaki "olmak" ya da "yok olmak" fiilleri aslında tek bir varoluşmayı simgeliyor. Hiç'liğe ölüm vurmaz aynı hep olan"a vuramayacağı gibi. Dünya hayatında, hiçlikle hepliğin arasında debelenip duran İnsan bu yüzden ya ölür ya da olur.

"Hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
Bu mu dersin, taşlarda donmuş sükuta sebep?"**

Necip Fazıl'ın bu dizelerinde ise hiç'liğe-olmak için ölmeğe- adres gösteriliyor diyebiliriz.(Hiçleşmek de aslında 2 türlüdür. birincisi "varlığından habersiz olmak"; ikincisi ise "varlığından soyutlanmış olmak". ilki üzerinde durmak istemem, kendinden habersiz olana kendini anlatmağa çalışmak elbette boşa kürek çekmek olacaktır.) Hiçleşmenin hiçleşerek değil de hepleşerek olacağını söylüyor. Bunu şöyle örnekleyebiliriz: bir kağıda ismini yazdıktan sonra silmekle üstünü karalamak arasındaki fark gibidir aynı. ismini silersen mürekkepi yok farz edebilirsin fakat üstünü mürekkeple karalarsan ne tam kaybolursun, ne de gerçekten var olursun, hepsinden ziyade mürekkepleşirsin. Kendini değil, kendisinden geldiğini görürsün. Anlamlarda kaybolmazsın, hislerde kendini bulursun. Hiçlik bu yüzden, ismindeki bütün boşlukları hepleştirerek bulunabilir. Adın yazmaz belki bir yerlerde ama "hep" olursun.

biraz özetlemek gerekirse, aslında "hiç" ya da "hep" arasındaki fark bir noktadan fazla değildir. bizim yaşadığımız yer de o noktadır. Bu yüzden, İnsan, yüzünü "varlık" dediği alem yerine "hiçlik" alemine çevirmeli ki var olanı görebilsin. Çünkü bağlı olduğun onca zincir senin yalnızca oyalanmanı sağlıyor, sanma ki hareket kabiliyetin var diye özgürsün. Zamansızlığa sahip olmalısın ki zaman kıtlığı önemini yetirsin. Sonuç olarak; hiçlikten korkan varlığın değil bedenindir. varlığın bilir zaten hiçliğini.
 
http://insanhane-lorempsm.blogspot.com/2012/09/aseka.html ile daha iyi anlaşılacağını umut ediyorum.

*Filibeli Ahmed Hilmi,2011, Kapı Yayınları, s.88
** Necip Fazıl Kısakürek, Karacaahmet adlı şiirinden

4 Kasım 2012 Pazar

Geldi-Geçti, Yalandan

Ve biri daha gelmişti uzun yıllar evvel;
Şimdi geçti "yalan"dan,
Yaşamış mıydı gerçekten?


Birden gelmişti.
Birden bir-e gitti.
Yavaşça...


Hak mıydı yaşadığı?
Bilemezdi.
Hak'tandı 

Biliyordur inşallah...