Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


2 Ekim 2013 Çarşamba

Küçük vs küçük

Büyük yalnızlığa hoşgeldiniz. bütün sırlarınızın, şüphelerinizin, korkularınızın, endişelerinizin, beklemelerinizin, bekleyemediklerinizin ve tüm bunların doğurduğu o karanlık, isimsiz, kelimesiz sancılarınızın aktığı o dolmak bilmez, doymayı unutmuş uçurumdan bahsediyorum elbette. Bir teselli yazısı değildir, sadece uçurumdan atlarken arkaya bakılıp "good-bye my blackbird" sözü kadar anlaşılabilir bir yalnızlık bu. fazlasının kelimesi yoktur, ne dibi anlatabilen çıkmıştır, ne düşüşteki kelimelerin boyu yeni yolculara ulaşmıştır. Bir karamsarlık yazısı da değildir, çünkü tüm hayatımızdaki kelimelerin (nitel olarak) toplamı bir "good-bye my blackbird" etmeyecektir (atlamadan bilemeyeceğimi de bilmem gerek). İmkan ya da imkansızlıklar; zorundalıklar veya zorluklar; fırsatlar veya pişmanlıklar yazısı da değildir. zihninizde bir şey uyanmasına da gerek yok, muhayyile veya eleştirinizin çalışmasına da gerek yok. Yorucu dünyanın dinlenmeye çalışan mahluklarıyız sonuçta... Yalnızlığımızı atfedeceğimiz bir duygu silsilesi de çarpmadı henüz bize. Hala kelimeler, hala mana'yı unutturan anlamlara aldanış... Unutulmamalıdır ki, yazılar değil kelimeler okunur burada; cevap için değil sorabilmek için öğrenilir. sorular kendine, cevap ölüme verilir. Kısa lafın uzunu: cahilin kalem mağrurluğu.

Küçük yalnızlıklarımız, o güzel kaldırım taşlarındaki şekiller tadında, altında beklenmeyen sular yatmayan, yoğurdun kaymağı, mevsimin baharı, bayram şekeri küçüklüğünde yalnızlıklarımız. yalnızlığın çoğul halidir kısaca bu halsiz hal. Halbuki yalnızlık çoğul eki alması yasaklanmış olan bir kelime olmalıydı (bu bağlamda). Saçmalık, temelinde yatar bu küçük yalnızlıkların. Çünkü her zaman Tek Yön tabelası algısına benzer bu yalnızlık da diğer saçmalarımız gibi. Baştan yolun solunu okumanın verdiği güvene aldanırız. Endişeler uğruna heyecanları satarız, iştiyakları kaybederiz. Çünkü karşıdan bize çarpacak bir şeyin olmadığını bilmek bir güven verir bizlere. Ya da "çıkmaz sokak" tabelası gibidir bu küçük yalnızlıklar. yolun muhakkak bir sonu vardır güveni sarar bizleri. Sokaktan çıkacak her kişinin en fazla sokağın dibinden geldiğini bilmek bir ihtimal doğurur bizlere. O ihtimal öğrenebileceğini bilmektir. Namussuz bir öğrenmedir bu. Nasıl'ı ve Niçin'i bilinen ama Ne'de çok kafa yorulmayan bir öğrenmek. Sokağın sonunu merak eden zihinlerin, öğrenmenin sonunu merak etmeden öğrenmesine benzer. Küçük yalnızlıktır, kaybetmeye değil bulmaya gidilir, fikir depremlerine değil düşünce dengelerine koşulur burada. Küçük küçük sonlar yaratılır, kendi önüne ip yumakları atılır, koşulur yakalanır ve bir başka son daha... Ve geçmiştir zaman, en nihayetinde zaman içinde yaşanıldığı düşünülür bütün zamansızlıkların. Sanki anı yaşamak için geçmişi hatırlamamaya veya geleceği düşünmemeye kendini zorlamak gibi... (Büyük oyun 1.2) Küçük sonsuzluğu yaratmaya çalışırken büyük sonsuzluktan yaratıldığını unutmak sanki. bu bizi An'dan daha fazla koparır aslında. An, vahiy bile olsa (muhabbetle sarsılsa bile) geçmişi ve geleceği olmasa gelmez (ikisini bir etmeye dahi gelse). Bir başka kelimesizlikle,  küçük yalnızlığın sebeb-i mutlak'ı Fihi Mafih olmayan eşyadır. Bu, gün geliyor bir bağımlılık, bazen alışkanlık, çoğunlukla korku, ondan önce endişe, hepsinin ardından bir ümit, karların altından bir Germinal rüyasına dalıp tekrar kanmak arzusu..An' ı yaşamak bir tavsiye olduğu sürece yalnızlığımız küçük olacaktır, An'dan başkasında yaşamanın mümkün olmadığını bilmek ise bambaşka. Unutulmamalıdır ki, An'a ait belki de tek kural kuralsızlıktır, geçmişi ve gelecek ise kurallar ister, An'ın içinde geçmişi ve geleceği düşünmemek gibi bir kural da bozacaktır An'ı. Küçük yalnızlıkta başa gelen şeylerin her'leşmesi (hürleşmesi de der buna İnsan) mümkün olamayacağından dolayı, Tanrıların bizi izlemeyeceği mahrem hallere yalnızlık deriz. Güvende olmak adına bütün güvensizlikleri tadarız çünkü her bir endişe veya korku önceden, önünden hesap edilmelidir ve biz zamanla hesapsızca hesaplardan dolayı ölümün de bir "tek yön" ya da "çıkmaz sokak" olmasını dileriz. Öldükten sonra yaşamak istemek ne kadar da acı gelir bizlere.. Bir şey senin için varsa, sen olduğundan dolayı var, bunu biliyorsun. fakat sen olmasan da olacak şeyden dolayı sen varsan yazmak yetmez bunu sen de bileceksin. Önce gelen "Oku" sonra gelen "O insana kalemle yazmayı öğretendir." İşte sana dair, varlığından mütevellit doğan şeyleri çekilip bir kenara yazabildiğini düşündüğün şey küçük yalnızlığındır. Aldatmacadır, yüzsüzdür, sensizdir, şahsiyetsizdir... Eğlencelidir, kişiseldir, makyajlıdır, isteklidir... Suskundur ama suskunluğu sessizliğinden değildir. Yazmanın özgürlüğü adına okumanın hürriyetinden vazgeçilir.. uçurum manzaralı evler, içlerinde şairler ve ressamlar, uçurumdan hiçbir zaman düşmeyeceğinden emin uçurumu izlemekteler... Alimler daha yolda, sanatkarlar "good-bye my blackbird" demekte..

Büyük yalnızlık nedir peki? ismi gibi bir zıtlık durumu yoktur aslında ortada. Küçüğün zıddından dolayı Büyük denmez ona, yalnızca bir edepten, hepsi bu.. küçük- zıddı değil, küçükle aynı değil, üst modeli değil, küçükten büyük; büyükten küçük değil.. Fazlasını demek bilinmezi bilmek anlamına geldiğinden, ayakların kaymasın nefsim dikkat et.. Bu uçurum her şeyi unutturduğundan ve yalnızca kendini hatırlattığından dolayı uçurumdan düşmek yalnızca uçurumdan düşmeyi gerektirir bu yalnızlıkta. Bu yalnızlık yalnızlık içindir. Aşk'ın tek gayesi aşk; sebebi aşk, varlığı aşk.. Her şey kendi sebebiyle, kendini doğurur ve besler. Sessizlikten dolayı susmaktır. Yükselmek için yükselmek vardır burada, yükselmek için sevmek ya da bırakmak ya da hesap etmek yoktur. Bütün gaye, olsa olsa hiçbir aracı gaye yapmayacak gaye'ye ulaşmaktır.Bu tabiki araçsız demek değildir. "Son" kelimesini kullanmadan sonsuz demek gibi, işte kelimesizliğimiz burada.. Nasıl mı bunları diyebiliriz? bundan gayrısının bizim küçük yalnızlığımızda olduğundan dolayı ama küçük yalnızlığa bakarak değil.. Arkada bir şey bırakmamaya çalışmamak için değil, bırakmak için de değil, ön-arka olmadığından dolayı "good-bye my blackbird" denilir (ona gidemeyecek kadar ondan gelmek.. vuslattan çok veda koksa da vedadan çok vuslattır sebebi) ve kim bilir ancak o zaman bir çin şehri üzerine Anka'dan bir tüy düşer de bakanlar artık görür Ol'ur. Rahman'dır muhakkak..