Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


24 Temmuz 2012 Salı

ben ve biz


İnsanlığın babadan gelme bir şeyin olmadığını hala öğrenemeyen babası da insan olan varlıkların, kendini gerekli ehliyette görüp insanlığa yol çizmesine şaşırmamalı. Her an “biz”ler yaratılıyor, her an “ben”ler bir yerlerde farkında olmadan kaybediliyor. Ben olmadan biz olmaya daha ne kadar devam edeceğiz? Ve en kötüsü bizi dahi “onlar”ı yaratarak keşfediyoruz. Kendine insanoğlu diyen insan olamamış varlıkların, daha ne kadar bu denli kendisine yabancı yaşamaya devam edeceğini çok merak ediyorum. Albert Camus’nun deyişiyle, “ insan, ne ise o olmayı reddeden tek varlıktır.” Ve bu varlık Peyami Safa’nın deyişiyle kendisine hiçbir çağda bu kadar uzak olmadı.

Bütün öğretilerin “kendini bilme” ile başladığını herkes bana söyleyebilir. Bütün cevapların o’nda gizli olduğunu da söyleyebilir. Fakat, kendini niye kendinde başka yerde aradığını söyleyemez. Çünkü kendine ait bir nedeninin olması kendinde olmasını gerektirir. Hayatımız, yüzlerce kulüp, parti, organizasyon, topluluk gibi kitlelerin fikirleri arasında geçiyor. Ve zamanla bu fikir başka”lar”ının fikri, hayat başkalarının buyurduğu hayat olmaktan ileri gitmiyor. İnsanlara sevmediği bir iktidarın kötü işlerini sorsam, eminim ki bana onlarca neden sayabilirler. Fakat “hayat” nedir? Aşk nedir? Nasıl bir benliğe sahipsin? Ya da niye şunu seviyorsun?  Diye sorsam ilk soruya verdikleri cevabın onda birini veremeyeceklerine eminim. Artık “biz”leri daha çok seviyoruz, daha çok tanıyoruz, temelsiz gökdelenler dikiyoruz. Bir depremde yapmamış olduğumuz karşı karşıya kalınca doğal olarak, isyan buhranları gerçekleştiriyoruz. İsyan etmeye isyan etmenin vakti gelmedi mi artık diye sormuyoruz. Hayatım bu kadar ucuz mu diye düşünmüyoruz. Ya da başka bir insanın hayatını onu yakarak ondan çalmaya neden olacak dünyada herhangi bir neden var mı? Sen bile insanoğlu olabiliyorken karşıdakine nasıl çıban diyebilecek kadar kendinden kopuk yaşayabiliyorsun? Hadi tamam kendinden geçesin vardı ve geçtin peki İnsanı gaye almayan bir davanın bir insanın davası olmasına nasıl bu kadar olur gözle bakıyorsun? Kendi benliğini daha bilmeden nasıl onu başka bir şeyin potasında bu kadar rahat eritebiliyorsun?

Haklı olup olmamanın bir eylem için yeterli ölçüt olduğu böylesine bir çağda insanlara niçin bu şekilde hareket ettiğini sormak elbette saçmalık olur fakat onlara şu soruyu soruyorum “ cidden bu sizi doyuruyor mu?” huzurunuz ya da mutluluğunuz haklı olmayla doyuyor mu?  Hazret-i insanın, Hakk’ın halifesinin kendini bu kadar” ruhsuzlaştırarak” hareket etmesi akıl alacak şey mi? Ne kandırılmaya doydu insan, ne bizleştirilmeye, ne de sosyallik adı altındaki kayboluşlara. İki gün hiç kimseyle konuşamayınca buhranlara giren, internetsiz akşamı zor eden, facebook’taki beğenilme endişesinin kör ettiği, hayatına değil olaylara yorum yapan, kendindeki sivilceyi yalnızca başkasında görünce tiksinen, kendini kendi yolundan başka her yolda yürümeye zorlayan bir insanla karşı karşıyayız. Kendini düşünmekten ziyade, başkasının kendisi hakkında ne düşüneceğini düşünen sosyal-fobileşmiş ve sosyal-fobileştiren bir insan…

Hadi şimdi şarkıyı filan biraz kapatalım, bizim yürek diye adlandırdığımız anlaması zor yaşaması kolay bir parçamız vardı, biraz da onun sesini dinleyelim. İleride dönüp arkamıza baktığımızda, bizim başkalaşmak için yaşlandırdığımız bir beden, kendisine başkalaşmış olduğumuz bir ruh ve durmadan başkalaştığı için ayak uyduramadığımız topluluklar ( siz, biz, onlar) göreceğiz. Ey Hz. İnsan  sana sorarım: “ senin hayatın nerde ve bu hayatta sen nerdesin bana kendini kendi olduğun yerde gösterir misin?”  bir çiçeğin açma sancısını, bir kadının doğum sancısını, bir yoksulun açlık sancısını, bir günün batış şarkısını duymadan bilmeden bir kumandaya uzanmak için bu kadar sancı çekme. Hayatındaki sen gibi bir boşluğun yerini kıyafetin ve teknolojik malzemelerinle bu kadar doldurmaya çalışmaya artık doymadın mı. İçindeki aç kalan ruhu sen doyurmazsan bil ki sana “biz aslında senlerden oluşuyoruz” diyen benliksiz bizlerin doyurmasına elinde olmadan izin vereceksin. Düşünüp uyanman, uyanıp düşünmen lazım.