Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


15 Ağustos 2012 Çarşamba

Hasta olduğun için değil hayatta olduğun için öleceksin... (Lucius Seneca)


Kitap okumayı neredeyse unuttuğum şu son zamanlarda beni hayata bağlayan, fikirlerimi perçinleyen, bana sen de haklısın diyen bir kitap oldu Cehenneme Övgü. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle geçen sene almıştım sahaflardan. Sahafların bilindik rutubet, toz  ve sarı kağıt karışımı kokusuyla duruyordu köşede, yaz okulunun sıcağı kitabın rutubetini alsın diye kapağını açtım. Açış o açış...

Yazar, eski bir Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi olan ve oradan istifa ederek Avrupa'ya giden bir psikolog : Gündüz Vassaf. Muhteva ise hayatımızın her köşesine girmiş olan totaliter düşünce, nasıl istemeden ve farketmeden de olsa onun kurbanı olduğumuz, aslında bize normal gözüken çoğu şeyin, totaliter ve aslında anormal olması gereken şeylerin algımızda bir şekilde-alışma, duyarsızlaşma- normalleştiğini iddia eden denemeler...

Bu iddialar arasında, evimizdeki odaların düzeni, -mesela yazar diyor ki, evimizde bile totaliterizmin kölesiyiz, çünkü evler odalara bölünmüştür, yatak odasında yatarsın mutfakta yemek yersin, oturma odasında oturursun, birbirleriyle gün içinde haşır neşir olan insanlar geceleri tamamen ayrıdırlar, bu klasik bir totaliter düşüncenin ürünüdür,- ya da yarattığımız kahramanlar, hainler, kullandığımız sözcükler... her şey... Aşk, delilik, akıl üzerine çok enteresan düşünceler ortaya koymuş yazar. İktidarların üzerimizde bilgi ile kurdukları bir baskıya dair bir cümle beni çok etkiledi: "Biz gerçeğin kendisiyiz. Bırakın oyunlarını oynasınlar. İktidarların en önemli korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır."

Kitabın hoşuma giden bir denemeler demeti de ölümle alakalı olanlardı. Her bölüm gibi bu bölüm de klasik bir tablo ile başlıyor:   Bisikletçilerin Cüreti, Jose Guadalupe Pasada(1889).



"Hasta olduğun için değil yaşadığın için öleceksin" sözü ile başlıyor bu bölüm. Bize böylesine yakın olan ölüm üzerine neredeyse hiç düşünmüyoruz. Ölüm her an herkesin başına gelebilir. Ölüm mutlaka olacaktır. Her saniye bizi ona yaklaştırmaktadır, diyor. Ölümün unutturulmaya çalışıldığı bir yaşam düzeni ortaya çıktığını söylüyor. Bunun da hareket serbestimizi, özgürlüğümüzü kısıtladığını iddia ediyor. Dinlerin ve aynı şekilde ateizmin de insandaki ölüm korkusunu azaltmaya çalıştığını belirtiyor. Şöyle ki dinler, ahiret inancıyla, ateizm ise bilim, teknoloji vs ile ölümün arkasındaki bilinmezlik perdesini kaldırmak için uğraşıyor. Böylelikle en korkutucu yanı bilinmezliği olan ölümün ve sonuçlarının daha önceden kestirilebilmesi için çalışıyorlar.

İnsanlardaki ölüm korkusunun olmasının değil, olmasının engellenmesinin bir hata olduğu üzerine bir bölüm aslında bu. Hayatta varlığından %100 emin olabileceğimiz, gerçekleşmesi olasılığı 1/1 olan, ne olursa olsun hiçbir mahlukun kurtulamayacağı belki de tek şey olan ölümün, dünyadaki bir çok ufak tefek zevkler, olaylar, gerçek sanılan ve aslında sadece zahirden ibaret olan bir çok şeyle unutulmaya çalışılmasına dair.

Burada değinmeden geçmeyeceğim bir şey var: İnsan zihninin durumu. İnsan zihni, varlığa programlıdır, insan yokluğu tasavvur edemez. İsterseniz bir deneyin, hiçbirşeyin olmadığı bir boşluk düşünün. Aklınıza en iyi ihtimalle boş bir siyahlık, boş bir beyazlık  gelecektir. Ama oralarda bile, beyazlık veya siyahlık vardır.

İnsan zihnini tabula rasa  yani boş bir levhaya benzeten, ve yaşantılarımızın bu levhayı doldurduğunu söyleyen J. Locke'un mutlak doğru bilginin imkanlı olduğuna dair bu yaklaşımı yukarıyı destekler nitelikte. Eğer ki varlık aleminde yaşıyorsak, yokluğun zihnimize işlenmesi ve zihnin onu tasavvur etmesi imkansız olacaktır.- Pek alakasız olacak ama, tahminimce tamamen mutlak yokluğu tasavvur edebildiğimiz anda, tamamen mutlak ve tek varlığı da direkt olarak tasavvur edebiliriz. Bu şartlı önermede tersten yürürsek, şu anki yaşam şartları itibariyle yine yokluğu tasavvur edebilme olasılığımız 0-

Velhasıl işte bu bilinmezlik, ölümü korkulan ve sakınılan bir hale getiriyor. Var olan bir ben'in yokluğu ister istemez bizi korkutuyor. Ama bu korku yazarın fikrine göre özgürlüğün biricik dayanağı. Çünkü bu korku insanı aksiyon almaya itiyor. Sonsuza dek yaşama düşüncesi bizi tembelleştiriyor.

Son paragraf ise yine hoş olmuş;

"Yirminci yüzyılın moda yaşam güvencesi otomobillerdeki emniyet kemerlerinde, sigara içmemekte, kolesterolsüz yemeklerde ve genel olarak "sağlıklı yaşam" anlayışında kendini gösteriyor. Ölümü yadsımanın, ölümsüzlüğe öykünmenin, en acizane arayışları türümüzün yok olup olmama ikilemiyle aynı anda gündeme geliyor. Ölümü yadsıyarak, ölümü gülünç ve çaresiz çabalarla ertelemeye çalışarak, hayata körleşiyoruz."

Mevzusu geçmişken küçük bir alıntı;

سورة الأنبياء ۳۵.) كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ)

Olur da kitabı almak istersiniz diye... idefix linki:

http://www.idefix.com/kitap/cehenneme-ovgu-gunduz-vassaf/tanim.asp?sid=W530G4ZSL77WBDNFG9QE