Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Ce serait une bonne intoduction d'un roman

Bir roman yazsaydım, bir film çekseydim, bir resim yapsaydım, güzel bir sahne olurdu, Raci ve Ziya arasındaki o an. Roman yazsaydım romanın başı, film çekseydim de sonu olurdu herhalde:

"Raci, kız arkadaşıyla ... şehrinden ayrılmak üzereydi. Kendilerini havaalanına bırakacak taksiye bineceklerdi. Ziya ikisiyle de vedalaştı. Taksinin bagajına eşyalarını yerleştirdiler. Birbirleriyle vedalaştılar. Nur taksiye binmişti. Ziya arkasına bakmamak için doğruca yürüdü, yolun karşısına geçecekti. Sabahın erken saatleriydi. ... şehri insanları, o saatlerde pek olmazdı sokaklarda. Geldikleri şehre hiç mi hiç benzemiyordu bu yüzden o şehir. Yollar boştu, Yolun karşısında, ışıklarla donatılmış atlıkarıncavari şeyin arkasında, açık olan bir cafe ve bir patisserie vardı. Kafede insanlar kahvaltı yapıyorlardı. Hava soğukça olduğundan kimse dışarıyı tercih etmemiş, kahvaltılarını içeride yapıyorlardı. Camları buğuluydu. Hemen yanında 5 dk önce Raci ve Nur'la ... şehrinde yediğimiz son croissantları aldığım patisserie vardı. Raci seslendi: "lan". Raci, Ziya'ya pek lan demezdi. "Kendine iyi bak" diye ekledi.", kapıyı henüz kapatmamıştı. Ziya yolun ortasındaydı, metroya yönelmişti, arkasını tam dönmeden elini kaldırdı, yüzü gülümsüyordu, eli havadaydı, hiçbir şey demedi. İki saniye öyle baktılar. Ziya yoluna devam etti, metroya girdi. Metro biletini almak için, 3 ay boyunca, cüzdanda taşımamak için evde birikmiş bozuk paraları kullandı, kruvasandan geriye aşağı yukarı bir bilet parası kalmıştı. Ziya ceza yemek istemezdi. Araba hareket etti. Ziya'nın gözleri buğulandı. Yine, önceden hep özendiği, ve allaha mahsus olduğunu kötü bir tecrübeden sonra anladığı, yalnızlığına geri dönmek için metroya bindi, şehri dinledi. Hiçbir şey duymadı. Müzikçalarında, istediği şarkı çalmadı. Sustu."






Nuri Bilge Ceylan'a teşekkürü bir borç bilirim.