Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


14 Nisan 2014 Pazartesi



Susabilirsen çığlık çığlığa, Susmak bazen niyazin en büyüğüdür,
Benim söylemek için çırpındığım gecelerde,
Rüzgarlı bir güvertede deniz suyuyla, tel fırçayla yıkanmış branda bezinden gömlek gibiyken sırtımda keder; yerküre denen bu bir ömürlük meskeni,
dipsiz ve sessiz biz hüzne kapılmadan seyretmek mümkün müdür ?

‘Harflerin bir araya getirilmesiyle hikmet noktası bilinir mi,
konuşalım lakin sözden ne çıkar ?’ dedim.
Kulakların duy dediği sese eğildim:
-Hiç.
Sonra sustum.
Doldurdum heybeye harfleri olur da bir gün yüreğe duy derler.
Hazan sarısı son baharları,
ana kucağını kıskandıran kuş cıvıltısını,
kalbine katran karası bulutların uzanamadığı çocukları müjdeler;
varlık iddiasını alırlar dilden.
Verirler insanoğluna hüviyetinin özünü.
Bilirim ancak o vakit başlar gönül konuşmaya cananıyla can-ı gönülden.

Niyazim nerden gelip nereye gittiğimize.
Belli iken bilinmez, aşikarken görülmeze;
Adı AŞK.