Lorem İpsum



Olmak için ölmek; Bilmek için sormak...


5 Eylül 2012 Çarşamba

Aşeka

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder... (Bakara 207)

        Bazı rivayetler vardır, doğruluğunu önemsemeyiz çünkü her doğruyu doğru yapan onu kabul edişimiz ona yapışır direk. Başka bir deyişle, onun aksini kabul etmeyi gönlümüz kabul etmez. "Aşeka" da yüreğe yapışan bir "doğru" gibi, ağaca yapışan bir sarmaşıktır. sarar, sarmalar, sardıkça büyür, büyüdükçe biraz daha sarmalar, suyunu emer, kısaca: ağacın can'ını alıp canan'ı yapan bir sarmaşık. Rivayet de bunun üzerinedir. Aşk kelimesinin geldiği kelime olarak rivayet eylenir.bütün doğrular gibi bunun doğruluğunun da canı cehenneme deyip anlamakla başlamalı işe.

       Ufak bir tefekkürle anlayacağımız gibi, bu gerçekliğin insana yansıması: "insanın suyu" olan benliğini içmesidir Aşeka'nın. İnsan'ın nice denizlerden kopup gelen yağmurlarla biriktirdiği suları bir sarmaşığa feda etmesidir aşk. Benliği bir şeylerin potasında eritebilmektir aşk. 1 ile 1'in toplamının 1 edebilmesidir aşk. İki yalnızın bir yalnızlıkta buluşması ya da kendini feda etmektir aşk. Aşeka için suyundan vazgeçen ağaçtır aşk. en sonunda ikisini de öldüren susuzluktur aşk. Fakat bilinmelidir ki ağaç aşekalar için yaratılmıştır ve ağaçtan daha erken doğup daha geç ölen yine aşekadır.
        
       Çok basit ve anlamlı bir söz: "Yalnızız". Yalnız gelip yalnız gideriz, aslında yalnız da yaşarız belli bir yüzeye kadar. Doğarken bizi kucağına alanları, kucağımıza alıp koyarız mezara. o kadar yalnız yaşarız ki ölmeyi dahi dileriz öleceğimizden emin olmamıza rağmen çünkü değişen bir şey olmazsa biz insanlar hep daha olmayanı seçeriz. Bir zaman sonra bu yalnızlık artık "çekemeyeceğimiz bir yük" haline gelir. Dünya gibi bir zehri tatlandırıp içmek isteriz. Bunun için Aşk'landırrız kendimizi her zaman bir şeylere. Ben'lik fazla gelir bizlere, kurutmak isteriz bazı kısımlarımızı bu yüzden de bir Aşeka illaki buluruz kendimize. Hangi Aşeka'yı seçtiğindir bu yüzden seçimlerin ve zamanla da benliğin.

        Yok olamayan benlik ancak kaybolur bir yerlere, bir Aşeka'ya. Ne zaman dışarlarda aransa da bulunamamasının nedeni de budur benliğin.Çünkü, hemen dibimizde biten Aşeka'dadır aradığımız benliğimiz. Belki de budur sebebi bütün öğretilerin "kendini bulma" ile başlaması? İnsan, taşıyacak kadar güçlü değil malesef bütün benliğini(yalnızlığını) kendinde. Bundan dolayı da yine kendinden büyütüp ama içine sığdıramadığında aramalıdır kendini. Burada bir ikilik olduğunu da kesinlikle düşünülmemesini rica ediyorum.

       Biraz toparlayacak olursak, acı gelen benliği daha acı olmasına rağmen bir var ettiğimizde kaybetmektir aşk. Kısaca, Kendin için, Kendine, Kendini feda etmektir de diyebiliriz. (Eminim ki İnsan-lar ayetle bağlantıyı kurabilmişlerdir.) Niyazi'den bir parça ile sanırım daha iyi anlaşılacaktır: "Öyle sanırdım ayriyem,dost gayridir ben gayriyem-Benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş"
       
       Bu kadar soyut bir konuya, somutlaştırma yapmanın gereksiz olduğunu düşündüm. içinde kaybolduğumuz bir konunun da içinden çıkmamın imkansız olduğunu bildiğim için uzatmak istemedim. Ehl-i Aşk zaten bu yazıyla yalnızca hatırlarlar. Mevlana hazretlerinin "aşk nedir?" sorusuna cevabıyla bitirmek istiyorum: "Ben ol da Bil!"